Suyun hayatı


Gecen gün rastladığım suyla ilgili bir yazı, suyun gerçekten hayatımızda önemli bir yeri olduğunu gözler önüne seriyor. Mesela suyla ilgili yapılan son araştırmalarda suyun hafızası olduğu tespit edilmiş. Mikroçipler gibi içinde çevresine duyarlı binlerce bilgi dizisi barındıran olan her bir su hafıza hücresinin içinde sürekli birbirlerinden ayrılıp, yeni moleküller oluşturan bir yapı var ve bunlar uzun süre yaşayabiliyorlar. 

Pennslyvania Üniversitesi’nden Prof. Dr. Rustum Roy, moleküler yapının suyun alfabesi olduğunu ve bu yapıdan da suyun cümlelerinin yazıldığını, ama hepsinden önemlisi, kişinin sudaki bu cümleleri değiştirebileceğini iddia ediyor. Yazıda bu son cümleye şöyle sıradışı bir örnek veriliyor: 1881'in kışında batan yelkenli gemi Lara’dan kurtulanların su ikmali kısa sürede tükendi. Denizde üç hafta sürüklendikten sonra kıyıya ulaştıklarında, geminin kaptanı onları neyin kurtardığını şöyle anlattı: “Temiz su düşlüyorduk. Cankurtaran sandalını çevreleyen suyun okyanus mavisinden temiz su yeşiline döndüğünü hayal etmeye başladık. Gücümü topladım ve biraz su aldım, onu tattığımda su temizdi.”


Rus Doğal Bilimler Akademisi’nden Prof. Dr. Konstantin Korotkov’un laboratuvarlarında, manyetik ve elektrikli alanlar; insan varlığı ve duyguları gibi çeşitli faktörlerin, su numuneleri üzerinde bıraktığı etkiye dair birçok deney gerçekleştirilmiş. Bu deneyler sonucunda ise suyun üzerinde en yoğun etkiyi, insanların pozitif ve negatif duygularının yarattığı tespit edilmiş. 

Prof. Korotkov, bir grup insandan önlerinde duran bir şişe suya sevgi, şefkat ve ilgi gibi pozitif duygular yansıtmalarını ister; daha sonra şişe bir başkasıyla değiştirilir ve insanlar bu sefer korku, saldırganlık ve kin gibi farklı bir tür duygu yansıtırlar. Sonrasında ise bu su numuneleri üzerinde ölçümler yapılır. Numunelerdeki su, açık bir biçimde değişkinlikler sergilemiştir. Yani sevgi, suyun enerjisini yükseltip onu istikrarlı kılarken, saldırgan duygular enerjisini azaltıp suda radikal değişiklikler oluşturmuştur. 

Bu noktada Prof. Korotkov, hiçbir insan tesiri olmayan suyun, nasıl bir formu olduğu araştırmaya karar verir ve bir araştırma ekibiyle birlikte, Ocak 2005’te Venezüela’daki Gran Sabana’ya doğru yola koyulur. Bu bölgede, Roraima Dağı’nda bulunan su, insanla temas etmemiş, insanların etkisinde kalmamış özel bir sudur ve ekip bu sudan örnekler alır. Prof. Korotkov, laboratuvarında, kendi geliştirdiği suyun enerjisini ölçen bir aletle, Roraima suyu ile normal çeşme suyunu karşılaştırır. Roraima suyu, normal çeşme suyundan, enerjisel açıdan kırk bin kat daha güçlüdür. Korotkov’a göre, böyle bir su, insanın vücudunu ve tüm sistemini canlandırır. Nitekim o bölgede yaşayan yerliler, zorlu koşullara rağmen, uzun yıllar boyu ve çok mutlu biçimde yaşamaktalar ve medeniyetin kendilerine gelmesini istemiyorlar haliyle.

Bu noktada Japon araştırmacı Masaru Emoto’nun deney sonuçlarına da değinmek gerekiyor. Emoto, suyun sözcüklere verdiği tepkileri ölçmek için, deney tüpleri üzerine belirlediği kelimeleri yazıyor ve bu kelimeleri tüpün içindeki sulara sürekli tekrarlıyor. Bir süre sonra da tüplerdeki sulardan örnekler alıp, su kristallerinin resimlerini çekiyor. Bu çalışma sonucunda görülüyor ki su kristalleri en güzel tepkiyi şu kelime bütününe veriyorlar: Sevgi ve Şükür.

Her işe Allah’ın ismiyle başlamak, o işi şükür ve hamd ile bitirmek. İşte bütün mesele.


Abdullah Kargılı

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fena ve Beka

Ortaasya ve Balkanlarda dini gruplar

Ebu Nasr Serrâc et-Tûsî'nin el-Lümâ'sında Tasavvuf, Tevhid, Marifet ve Makamlar