Metal çağı


Yaşadığımız çağ, demirin egemen olduğu bir çağdır. Metal hakimiyeti, her alanda hissediliyor. Köprüsünden gökdelenine kadar büyük mimari ilmik ilmik örülüyor.

Her şey önce ahşapla başlamıştı. Babil kulesi belki de ahşaptı. Sonra taş geldi. Yerini aldı. Sonrasında metal hakimiyeti gecikmedi. Uçaklar, arabalar, dayanıklı eşyalar metaldendi. Binalar metalle güçlü hale geldi. Köprüler metal iplerin üzerinden geçiyordu. Savaş sırasında ağır savaş makineleri, bombalar metalin hakimiyetini ilan ediyordu.
İbrahimi gelenekte, metalden uzak duruldu. Hz. İbrahim taşla kendini sünnet etti. İbranilerde metal aletle sünnet yasaktı. Mabedlerinde kurban yeri inşa edilirken yekpare taşlar kullanılır ve o mabetlerde kullanılacak taşa metal ile işlem yapılmazdı. Kudüs tapınağının inşasında ise ne çekiç, ne balyoz ne balta hiçbir demir aletin sesi duyulmadı. Taşlar dışarıda işlenip öyle geliyor, yerine yerleştiriliyordu.

İlk mescidlerimiz topraktan, ahşaptan, taştan idi. Anadoluda çivi kullanılmadan inşa edilen ne çok cami vardı. Bu camilerden bazısı günümüze kadar da ulaştı.

Çeliğe, demire göre bakır bile taş bile yumuşaktı. Zamanla her şey katılaştı.

Katılaşan bu dünyada yürek katılaşması beraberinde geldi. Sıcaklık arayan yüreğimiz, demirin soğukluğu ile soğudu.

Daralan ufkumuzun dört bir yanını çelik kafesler çevreledi. Yeryüzü cennetinden gökyüzü Kudüsüne artık seyr edilemiyor.

Abdullah Kargılı

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fena ve Beka

Ortaasya ve Balkanlarda dini gruplar

Ebu Nasr Serrâc et-Tûsî'nin el-Lümâ'sında Tasavvuf, Tevhid, Marifet ve Makamlar