Bir Azizin ardından



Bastığı yeri bile incitmek istemeyen, çevresine ikram eden, insanların dertleriyle ilgilenen, hayvanları gözetip kollayan hal ehli, melek timsal bir insan düşünün. İsmail Ustaosmanoğlu Hocaefendi böyle birisiydi. Hayvanlara karşı özel merhameti vardı. Kendisinde kibir, gururdan eser yoktu. Büyük bir alim olduğu halde hiç çekinmez, lokantalardan tabaklarda bırakılan yemekleri, ekmekleri israf olmasın diye toplar, onları sokak hayvanlarına dağıtırdı.  

Sakini olduğu ilçede belediye, kapağı açık çöp konteynırlarını kapağı kapalı ve pedalli olanlarıyla değiştirmişti. İsmail Hocaefendi, yolda rastladığı belediye başkanına bunu anlatmış, çöp konteynırlarının kapakları kapalı olduğu için kedilerin ve köpeklerin içine giremeyip yiyecek bulamayacaklarını ve aç kalacaklarını söylemiş, çözüm bulunmasını talep etmişti.  

Şehrin ve yaşadığı mekanın problemlerini dert edinir, çözmek için uğraşırdı. Fatih Çarşamba karakolundan Çarşamba Çukurbostan'a giden, kaldırımından tek kişinin zor geçebildiği dar yolun genişletilmesine önderlik yapmış, bir mühendise yolun nasıl genişletileceğini tarif edip projesini çizdirmiş, belediye başkanına ulaştırılmak üzere belediyeye teslim etmişti. Daha sonra belediye projeyi biraz daha geliştirerek uygulamaya koymuştu. 

Aynı zamanda insanı aziz gören bir anlayışa sahipti. Kendisiyle konuşan kim olursa olsun, çocukla çocuk gibi ilgilenir, fakirin derdiyle dertlenirdi.  Vefalıydı, daha önce hukuku olmuş eski arkadaşlarını arar, devamlı görüşürdü.

İsmail Ustaosmanoğlu Hocaefendinin gece yürüyüşleri meşhurdu. Bu yürüyüşlerinde rastladığı, sokakta yatıp kalkan garip kimsesizleri sarhoş da olsa lokantaya götürür, gece açık olan işkembeciden çorba içirirdi. Tasavvuftaki seha ve cud kavramlarını kendine rehber edinmişti. Evinde ve dışarıda olsun farketmez, ikram etmeyi çok severdi. Ulema-i Uzzab'dan yani ilmi, evlenmeye tercih eden ve hayatı boyunca hiç evlenmeyen bir alimdi. Evine gidildiğinde kendi eliyle yemek pişirir, yardım edilmesine izin vermez, yine kendisi yemeği sofraya servis ederdi. 

Hocaefendi, gideceği yerlere çoğu zaman yürüyerek giderdi. Kolunun altında ders çantası ile Haliç sahilinde, Eminönü’nde, Fatih’in sokaklarında yürürken ona rastlamayan yoktur. Vakarlı ve düşünceli haliyle Nakşilikteki nazar ber kadem usulunca ayaklarının ucuna bakarak yürürdü. Müslüman ve veli ahlakıyla yaşadı. Geçtiği sokaklara edebiyle, haliyle manevi rayiha bıraktı.

Mahviyet sahibi bir insandı. Ağabeyi Mahmud Ustaosmanoğlu Efendi Hz.leri, dünyaca tanınan, sevilen, hürmet edilen bir mürşid-i kamil olmasına rağmen İsmail Hocaefendi kendisini Mahmud Efendi Hz.lerinin kardeşi olarak hiçbir zaman öne çıkarmaz, daima mütevaziliğini korurdu. 

Bir defasında "Babam her zaman, Ya Rabbi, şu iki evladımdan birini evliya eyle, diye dua ederdi. Abim Mahmud Efendi Hz.leri evliya oldu, ben ise eşkıya oldum", demişti. Ancak hayatına baktığımızda İsmail Ustaosmanoğlu Hocaefendinin çok iyi bir mümin ve müslüman olduğuna, Allah'ın bu gökkubbe altındaki mahfi velilerinden olduğuna bilenler şahittir. 

Son nefesinden birkaç gün önce çekilen görüntüde hasta yatağında Kuran-ı Kerim'den ayetler okuyor ve tane tane manasını veriyordu. Hayatında olduğu gibi, son nefesinde bile hakkı tavsiye etmekten geri durmadı. Rabbim, onu ve hepimizi cennette cem eylesin. 

Abdullah Kargılı 













Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fena ve Beka

Ortaasya ve Balkanlarda dini gruplar

Ebu Nasr Serrâc et-Tûsî'nin el-Lümâ'sında Tasavvuf, Tevhid, Marifet ve Makamlar