Kayıtlar

Ölüm parıltısı

Resim
Gençti, bunu anlayamazdı. Oysa, o görüyordu. Eşyada hep bir ışıltı vardı. Bir parıltı. Bu, ölüm ışıltısı, bu ölüm parıltısıydı. Onu başkası göremezdi.  İnsan gençken ölüm yalnız mezarlıktadır. Sonra, yaş ilerledikçe, o da, hissedilmeyen bir yavaşlıkla alanını genişletir.  Bir gün gelir, çarşıları, pazarları tutar. Sonra bahçeyi zapteder. Nice geceler, evin penceresine yaslanıp içeri bakar. Avlu duvarından içeri atlar zaman zaman. Derken evi kuşatır ve kaçınılmaz, önlenmez şekilde eve girer. 

Gerçek özgürlük

Resim
Anlıyor ve görüyordu ki herşey gelip geçicidir. baki olansa yalnız Allah'tır. Tek olmak Allah'a mahsustur. Mutlak özgürlükte mutlak özgür olan sadece Allah'tır. İnsan ancak Allah'a doğru yol almakla bir parça gerçek özgürlükten tadar. Onun dışında özgür olmak için toplum ilişkilerinden ne kadar kaçsa bunun bir yararı olmaz. Aksine daha beter bir esirliğie ve mahkumluğa saplanır.  İnsan sorumluluklar yüklenerek Allah'a yaklaşır ve böylece de özgür olur. Bunun aksi özgür olmak, adeta sorumluluktan kaçmak olur. Bu kaçma bir çare değil tersine içinden çıkılmaz bir başka tutsaklığın tuzağına düşme ile sonuçlanan zavallıca bir girişimdir. 

Yeryüzü halifesi

Resim
Hani Rabbin, meleklere: "Ben yeryüzünde muhakkak bir halife yaratacağım" demişti de, melekler: "Aaa! Yeryüzünde boz­gunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Biz seni hamdinle tesbih eder ve seni takdis ediyoruz" demişlerdi. Allah da onlara "Muhakkak sizin bilmediğiniz şeyleri ben bilirim" buyurdu. (Bakara 30) Halife: Asilin yerine geçen vekil manasınadır. Musa aleyhisselam kardeşi Harun aleyhisselama benim yerime geç manasında hilafet kelime­sini kullanmıştı.

Hikmetin özü

Resim
Hikmetin özü, ilimle amelin birleştirilmesi, insanın bildikleriyle amel ettiği takdirde Cenab-ı Hakk’ın fazlıyla bilmediklerini de öğrenmesidir.  Bunun tersi de insanın amel etmediği takdirde Cenab-ı Hakk’ın bildiklerini de unutturmasıdır. 

Tekrar yaratılış

Resim
Günümüz ateistlerinden birisi bana şöyle sormuştu: "Adamın biri denize düşse, onu balina yutsa, balinayı balıkçılar tutsa, bin parçaya ayırsalar, binlerce insan yese, bu insanlardan biri Asya'da, biri Avrupa'da ölse, biri yansa duman olup gökyüzüne yükselse, şimdi bu de­nize düşen adamı Allah nereden nasıl toplayacak? Ona şöyle cevap verdim:  "Babanın okuduğu Kur'an-ı Kerim'de Yasin Suresi vardır. O sûrenin yetmiş dokuzuncu âyetinde sorunun kısa bir ce­vabı vardır. Müşriklerden birisi mezarlıklardan çürümüş bir kemik getirip Efendimiz'in önünde ufalayarak "Bu çürümüş kemiği kim diriltecek" diye sorar. Rabbimiz de "Onu ilk önce kim yaratmışsa o diriltecek" diye cevap verir.

Baharda diriliş

Resim
"Bu dünya hayatından başka hayat yoktur. Ölürüz ve yaşarız. Biz di­riltilecek değiliz” diyen insanlar mevsimlik böcekler gibi hiç görmedikleri baharı inkar etmekteler. Ama bu kışın bir baharı da vardır. Ana rahmindeki çocuğa "Buradan daha geniş bir dünya var" deseniz gülüp geçebilir. Bu dünya da ahiretin ana rahmidir. Bu toprak ana üzerin­de yaşar büyür ve ölerek ahirette doğarız.  

Dünyayı satın almak

Resim
Ahireti verip dünyayı satın almayla ilgili bir çok âyet-i kerîme vardır. Müfessirler Tevbe Sûresinin son âyet-i kerîmelerinde, Peygamber Efendimiz (a.s.v.)'dan bir hadis zikretmiş.  Hadisin serbest tercemesi şöyledir:  Benim ve sizin haliniz şuna benzer, diyor Peygamber Efendimiz. Çölde susuzluktan baygınlık derecesine gelmiş insanlar neredeyse bayılmak üzereyken güzel elbiseli, üzerinde yorgunluk işareti de olmayan, suyunu daha yeni içmiş, gözlerinden susuz olmadığı da belli olan bir insan geliyor ve diyorki:  - Susuz musunuz?