Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Fususu'l-Hikem üzerine

Resim
Fususu’l-hikem, İbnü’l Arabi’nin, tarihin her döneminde aktüalitesini koruyan felsefi soru ve sorunlara dair verdiği cevaplara haiz bir eserdir. Bir şeyin kabuğunu soymak ve öz anlamlarına gelen “fass” kelimesi İbnü’l-arabi’nin eser içinde kullandığı anlamıyla yüzük taşı anlamlarına da gelmektedir. Hikmetlerin özü şeklinde bir isim seçmesi eserin içeriği hakkında bilgi vermektedir.   İbnü’l-arabi’nin eserde kullandığı yüzük taşı metaforunu dikkate aldığımızda bahsedilen şey her ne ise verilen cevap ne kadar çevreden dolaşıyor gibi  görünse de kitap tüm varlık sorunlarının merkezinde bulunan ve tüm soruların cevabı niteliğindeki insan-ı kamil’i anlatmak istediğini söyleyebiliriz. Gözün gözbebeği olan, yüzüğün taşı olan ve şeyhin ifadesi ile alemin nazarı ile ayakta durduğu insanı kamil.

Fena ve Beka

Resim
Fena, yok olmak, silinmek, zeval bulmak anlamına gelir. Istılahta fena, başlangıcı ve sonu olan şey için kullanılır. Nitekim Allah mahlukat için: "Yeryüzünde ne varsa fanidir.” buyurmuştur. Tasavvufta fena, bütün hazlardan sıyrılıp hiçbir şeye karşı haz duymamak anlamına gelir. Öyleki böyle bir kimse kendisinden fani olur, Hakk'la meşgul bulunduğu için bütün eşya ile alakasını kesmiş olur. Beka ise ilk haliyle devam edip gitme, sabit kalma, bir halde sürekli oluş gibi manalara gelir. Istılahi olarak, kulun kendinde olandan geçip Allah’a ait olan ile bir olması demektir. Diğer bir ifadeyle kulun, Hakk’ın emanetlerini kendinin sanırken Hakk’ın olduğunu tahkik etmesidir. Kul, fenadan sonra gelen beka ile nefsine ait şeylerden fani, Hakk'a ait olan şeylerle baki yani nefsinden fani, Hak ile baki olur. Bir diğer ifadeyle dünyadan kalbi rabıtayı koparan kimsenin kalbi, dünya tutkusundan fena bulmuş demektir. Dünya tutkusu ve kötü niyetler fena bulunca fütüvvet ve doğrulu

Ebu Nasr Serrâc et-Tûsî'nin el-Lümâ'sında Tasavvuf, Tevhid, Marifet ve Makamlar

Resim
Tasavvuf’un ilimler içerisindeki yeri İlimler çeşitlidir. Din ilmi de üç türlüdür. Kuran ilmi, sünnet ilmi, iman hakikatleri ilmi. Bu üç ilim, Allah’ın ayetlerinden, Rasulu’nün sünnetlerinden ve veli kullarının kalplerine düşen hikmetlerden oluşur. Bunun da aslı iman hadisidir ki Cibril’in peygamberimize  islamı, imanı ve ihsanı sorduğu hadis-i şeriftir. İslam zahirdir, iman zahir ve batındır. İhsan ise zahirin de batının da hakikatidir. Onu da Hz. Peygamber şöyle tanımlamıştır: “İhsan Allah’ı görüyormuşcasına kulluk etmendir. Her ne kadar sen onu görmüyorsan da O seni görüyor. Hz. Peygamber’in bu tanımını Cibril tasdik etmiştir. İlim amele yakındır, amel de ihlasa. İhlas kulun ilmiyle ve ameliyle Allah’ın rızasını murad etmesidir. İlim ve amel konusunda bu üç grubun dereceleri farklı farklıdır. Bunların maksatları ve dereceleri de birbirinden farklıdır. Bu derecelerin İlim, amel, hal ve hakikat yönünden bir takım şekli esasları olduğu gibi, mana açısından da k