Böcekler


Geçen sene istanbul'da bir Çin lokantasının açılışına davetliydik. Çorbayla başlayan serüven tatlı soslu tavuk, kızartılmış muz ve adını bilemediğim mantar diye yemeye koyulduğum menüyle devam etti. Yemeği bitirdikten sonra arkadaşım "O yediğin neydi biliyor musun?" diye sordu. "Hayır, ama mantara benziyor" dedim. "Ahtapot zarını afiyetle midene gönderdin" dedi. Ahtapot ismi duyunca yüzümü ter bastı, midem burkuldu. Masadan kalktım, kendimi dışarı zor attım. Halbuki ahtapot böceklerle kıyaslanmayacak derecede temizdir ve fazla mide bulandırıcı da değildir. Böcek yemediğime şükrettim.

Kötü hayal

Lise son öğrencisi Gizem, geçen yıl edebiyat dersinde yazdığı ‘hayali’ mektubunda, anne babasına lösemi hastası olduğunu haber verdi. Ve bu ‘kurgu’ mektubuyla, birinci oldu. Mektubu yazarken sağlığı gayet iyi olan Gizem, bu yıl lösemi olduğunu öğrendi.

Çemberlitaş Anadolu Lisesi son sınıf öğrencisi Gizem Alp’in (18), geçen yıl Edebiyat dersinde kendisine birincilik getiren mektubunda yazdıkları, bir yıl sonra gerçek oldu. O mektupta, anne babasına lösemi olduğunu haber veren Gizem’e bu yıl üniversite sınavına birkaç gün kala lösemi teşhisi konuldu.


Yezidi

Cizreli bir arkadaşımla konuşurken kendisinin Yezidi olduğunu söyledi. 1800’lü yıllarda ihtida edip Müslüman olmuşlar. Musul’da kalan aile efradı ise hala Yezidi inancındalar. 

Güneydoğu’da çok sayıda insan bilmeden Yezidî inanç terimlerini kullanıyormuş. Mesela bir şeye yemin edeceklerinde Yezidilerin kutsal kitabı Kara Kitap üzerine yemin ediyorlar. Tabi bunu deyim halinde kullanıyorlarmış.

Abdullah Kargılı 

Mezar üzeri bina

Dün Fatih'te dolaşırken bir kazı gözüme çarptı. İzin alıp içeri girdim. Daha önce otopark olarak kullanılan bu yerde şimdi hummalı bir faaliyet mevcut. Fetihten sonra yapılan ilk mescitlerden birinin temel yapısını ortaya çıkarmaya çalışıyorlar. Mihrap yerinin sağ ön tarafında minarenin kaidesi ve mezarlar yer alıyor. Yıllarca bu kabirlerin üstünde otopark çalıştırmışlar. İfadelerine göre de kazandıklarından hiç bereket görememişler.

Çanakkale içinde...

Çanakkale sergisini geziyordum. Boncukla işlenmiş cüzdanın önüne gelince duraksadım. Anne tarafımdan Kadir dedem, baba tarafımdan Mevlüt dedem aklıma geldi. Birisi Yemen, diğeri Çanakkale cephesinde şehit düşmüş. Geriye yetim çocukları kalmış.

Podcast deposu

Geçen gün kaliteli mistik müzik nereden dinleyebilirim diye düşünürken google amcadan mistik müzik var mı dedim. Karşıma bu site çıktı. Sadece mistik müzük değil; etnik müzik, ezgiler, radyo kayıtları, yıllar önce dinlediğim ve burada karşıma çıkan bant tiyaroları. Güzel bir hazine. Değerini bilelim. http://www.mbirgin.com/

İngilizce Arapça dersleri

İngilizce eğitim siteleri ararken karşıma çıkan güzel bir sürpriz. Arapça eğitim videoları. Daylight eğitim videolarına benzer tarzda kaliteli hocalar tarafından dersler işleniyor. Aynı zamanda işlenen dersleri kitabını indirerek takip edebiliyorsunuz. Tek dezavantajı anlatım dili ingilizce.


Suyun hayatı


Gecen gün rastladığım suyla ilgili bir yazı, suyun gerçekten hayatımızda önemli bir yeri olduğunu gözler önüne seriyor. Mesela suyla ilgili yapılan son araştırmalarda suyun hafızası olduğu tespit edilmiş. Mikroçipler gibi içinde çevresine duyarlı binlerce bilgi dizisi barındıran olan her bir su hafıza hücresinin içinde sürekli birbirlerinden ayrılıp, yeni moleküller oluşturan bir yapı var ve bunlar uzun süre yaşayabiliyorlar. 

Pennslyvania Üniversitesi’nden Prof. Dr. Rustum Roy, moleküler yapının suyun alfabesi olduğunu ve bu yapıdan da suyun cümlelerinin yazıldığını, ama hepsinden önemlisi, kişinin sudaki bu cümleleri değiştirebileceğini iddia ediyor. Yazıda bu son cümleye şöyle sıradışı bir örnek veriliyor: 1881'in kışında batan yelkenli gemi Lara’dan kurtulanların su ikmali kısa sürede tükendi. Denizde üç hafta sürüklendikten sonra kıyıya ulaştıklarında, geminin kaptanı onları neyin kurtardığını şöyle anlattı: “Temiz su düşlüyorduk. Cankurtaran sandalını çevreleyen suyun okyanus mavisinden temiz su yeşiline döndüğünü hayal etmeye başladık. Gücümü topladım ve biraz su aldım, onu tattığımda su temizdi.”

Kutlu Medine'den kutlu kareler



Medine-i Münevvere o kutlu belde. Kalplerde o kadar yer edinir ki memleketlerine dönen herkes aydınlık şehri, nurlu beldeyi hasretle yad eder. Medine'de Büyük Rasulun geçtiği yerleri, girdiği mağaraları, savaştığı mekanları dolaşırken sanki karşısına o çıkıverecekmiş gibi hisseder insan. İşte o yerlerden bir kaç esiniti.

Menderes ve kaybolan camiler



Saygı duyduğum, sözüne güvenilir asırlık yaştaki hocamla konuşurken söz kaybolan eserlere geldi. Menderes zamanında 51 tane caminin yol açma ve değişik imar faaliyetleri sebebiyle yıkıldığını anlattı. Tophane, Karaköy, Fatih, Eminönü, Beşiktaş'daki bu tarih katliamı o zaman tepki gördü mu görmedi mi bilemiyorum. Fakat şunu biliyorum ki Osmanlının son zamanında batılılaşma serüveniyle birlikte kendi eserlerimizi hor görme trajedisi Cumhuriyet devriyle birlikte hız kazanmış.

Derviş, çay ve sabır




Bugün Japon dostluk derneğinin düzenlediği çay seremonisine katıldım. Çay seremonisi Çinli Budistlerden gelmiş 500 yıllık bir gelenek. Yaklaşık yarım saat süren bir hazırlama ritüelinden sonra bizim çorba kasesine benzer bir kaseyle servis yapıyorlar. Tabii bunun da bir usulü var. Kaseyi sunan kişi misafirin gözünün içine bakarak kaseyi veriyor. Ardından yüzü misafire dönük şekilde geri çekiliyor.

Ya Kebikeç

Geçen Süleymaniye Kütüphanesine yolum düştü. Kütüphane müdürünü daha önce tanıyordum. Dünyanın sayılı yazma eser koleksiyonuna sahip bir yer. Mekan kütüphane olunca haliyle söz kitaplardan açıldı. 

Önceden beri aklıma takılan bir konu vardı. Yazma eserlerin başına, kimi yerlerine yazılan Ya Kebikeç cümlesi ne anlama geliyor. Bunu sordum. İlk önce kitapların rafta sıralanma şeklini anlattı. Eskiden yazma eserler raflarda üst üste sıralanır, dik konulmazmış. Yaprakların birleştiği yere kitap ismi yazılır, hangi kitabın arandığı kolayca bulunurmuş. Arapça kitapların sağdan başladığını düşünürsek sol sırtı yere gelir, sağ tarafı yani ilk kapağı üstte kalır. 

Sağdaki ilk kapak içine ya kebikeç yazılırmış. Bu ifade kitapların böceklerden, güvelerden korunması maksadıyla yazılan bir nevî kitap tılsımı, bir çeşit efsunmuş. Aslında efsane bir canlı olduğuna inanılsa da aslında kebikeç, kitap kurtlarının şahıymış. 

Müdür, bugüne kadar elinden geçen, ilk sayfasında kebikeç yazan kitaplarda genellikle kurt yeniği olmadığı, olanlarda da kurt yeniği görülmesi üzerine birilerinin sonradan bu kelimeyi oraya eklediği sonucuna vardığını söylemişti.

Abdullah Kargılı


İngilizce film


Film izlerken ingilizce öğrenmeyi deniyorum bir kaç gündür. Epey bir mesafe kat ettiğimi düşünüyorum. Filmlerle ingilizce öğrenmeyi kendime göre bazı basamaklara ayırdım. İlk basamak veya 1. kur için tükçe dublaj, ingilizce altyazı öneririm. Tabii bunun için temel düzeyde kelime ve gramer bilgisi edinmiş olmanız gerekir. Aynı zamanda bu kur, akademik hazırlık içinde olanların tercih edebileceği bir basamak. Yani metin odaklı bir çalışma olacak.

Çok dilli bir site: Livemocha


Facebook tarzı bir sistem kullanarak yabancı dil öğretmeye çalışıyor. Bence başarılı da oluyor. 30 civarında yabancı dilin dersi veriliyor. Telaffuz ettiğin kelimeyi gönüllü hocan düzeltiyor. Teach sekmesine tıklayın. Yes, I want to be a teacher on Livemocha! kutucuğunu işaretledikten sonra siz de öğretmen olabilirsiniz. Ayrıca yaptığınız sesli, görüntülü ve yazzılı dersleri kaydederek tekrar kullanabiliyorsunuz. Share seceneğine tıklayarak diğer üyelerin bu dersleri izlemelerini sağlıyorsunuz. Sitede ağırlıklı olarak İngilizce ve İspanyolca dökümanları yer alıyor. İşinize çok yarayacağından eminim: http://www.livemocha.com/


Abdullah Kargılı



Doğru yaşlanan binalar


Oturduğum bina orta yaşlı, bana güven vermiyor. 50 yaşına varmadan yaşlanmış görünüyor. Bir çok sebebi var tabii ki. En başta yanlış temel sistemi ve kalitesiz malzeme kullanımı. Osmanlıda evler kısmen dayanıksız bir malzeme olan ahşaptan yapılır, insanoğlunun faniliği vurgulanırdı. Kamu binaları ise taştan inşa edilir, devletin ebediliği vurgulanırdı. Şu anda böyle bir bilinç yapımız mevcut değil. Günümüzde çoğu bina geçiciliği simgeliyor. Bu kutsal anlamda bir geçicilik değil elbette. Burada fiziki yaşlanmayı vurguluyorum.

Google üniversiteli

google_universiteli

Google arama dünyasındaki yerini gün geçtikçe sağlamlaştırıyor. Akademik google yeni bir hizmet. http://scholar.google.com/ adresine girdiğinizde arama çubuğuna girmek istedğiniz kelimeyi yazıp enterleyin. Ben tasavvuf kelimesini arattım. 1000 civarında sonuca ulaştım. Google bu sistemde temel olarak üniversitelerin tez ve makale arşivlerini kullanıyor. Pdf olarak sunuyor. Burası iyi. Fakat kitap tanıtımları için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. İçeriğine ulaşmada o kadar başarılı değil.

Arama sonuçlarının ne anlama geldiğine dair Google’ın yaptığı açıklama:

1.Başlık – Makalenin özetinin ya da web'de kullanıma sunulduğunda tam makalenin bağlantılarıdır.

2.Alıntılanma sayısı:– Gruptaki makalelerden alıntı yapan diğer yazıları tanımlar.

3. İlgili Makaleler – Bu gruptaki makalelere benzer diğer yazıları bulur.

4. Kütüphane Bağlantıları (online) – Bağlı kütüphanenizin kaynakları üzerinden, ilgili çalışmanın elektronik bir sürümünü bulur. Eğer kampüsteyseniz bu bağlantılar otomatik olarak görünür.

5.Kütüphane Bağlantıları (çevrimdışı) – Çalışmanın fiziksel bir kopyasını içeren kütüphaneleri bulur.

6.Grubu – Akademik çalışmaların bu grubuna dahil olan ve büyük olasılıkla ön sürümüne erişebileceğiniz diğer makaleleri bulur. Ön baskılar, özetler, konferans yazıları ya da diğer uyarlamalar buna birer örnektir.

7.Web’de Ara – Bu çalışma hakkındaki bilgiler için Google’da arama yapar.

8.BL Direct – British Library aracılığıyla makalenin tam metnini satın alır. Google bu hizmetten bir kazanç elde etmemektedir.

Sayılar ve sözcükler


Şöyle bir başlık görüyoruz manşetlerde: “Irak’ta patlama 91 ölü”, “Gemi battı 25 ölü” “Trafik kazası 29 ölü” Manşetler için derecelendirme yaparsak birinci manşet için çok feci, ikinci manşet için feci, üçüncü manşet için az feci duygusu uyanır. Rakamlar fısıldadı bize bu duyguları.


Halbuki trafik kazasında ölenlerin hepsi belki okula giden çocuklardı. Veya gelinle damatın yakınlarıydı, terhis alan askerlerdi. Bu gibi ayrıntılara geçince ölü sayısı önemini kaybediyor. Sözcükler nöbeti devralıyor. İşte yazının gücü.

Çok sesli sözlük


Şu aralar ingilizce çalışıyorum. Kpds, Üds kaynakklarını tarıyorum. Sözlük ihtiyacımı Poly elektronik sözlükten karşılıyorum. Kelimelerin anlamını kitaptan bakmaya üşendiğim için böyle yapıyorum. Gerçi klasik sözlüklerden kelime aramak daha avantajlı. Kitabı karıştırırken diğer kelimeler de göze çarpıyor ve farkına varmadan başka sözcükler de öğreniyorum.

Unadikum

Size sesleniyorum!

Ellerinizi tutuyorum sımsıkı

Bastığınız yerleri öpüyor

Ve diyorum ki: Sizin için feda olayım!

Gözlerimin ışığını sunuyor,

Sıcacık kalbimi veriyorum

Dipdiri bir felaket

Sizin felaketinizden bana düşen

Vatanıma ihanet etmedim

Omzum dik

Karşı durdum zalimlere

Yetim, çıplak, yalınayak!

Kanımı avuçlarımda taşıdım

Yok ettirmedim inançlarımı

Mezarlarını önden gidenlerin

ve üzerindeki yeşil otları bile

Korudum!

Küller ve Kar

Küller ve Kar

Bu anda bana gelirsen,
dakikaların saat olur,
saatlerin gün,
ve günlerin bir ömür olur.

Fillerin Prensesine...
Tam bir yıl önce kayboldum.
O gün bir mektup aldım.
Beni fillerle yaşamımın başladığı yere
geri çağırıyordu
Lütfen aramızda bir yıldır süren
sessizlik için beni bağışla.
Bu mektup sessizliği kırdı.
Sana yazacağım 365 mektubun ilki.
herbir sessizlik günü için bir tane.
Asla bu mektuplardaki kendimden
fazlası olmayacağım.
Bunlar benim kuş yolu haritalarım.
ve bunlar doğru olacağını
bildiklerimin hepsi.
Herşeyi hatırlayacaksın.
Herşey öncesi gibi olacak.
Zamanın başlangıçında,
gökyüzü uçan fillerle doluydu.
Her gece gökyüzünde aynı yere yatıyorlardı.
Ve bir gözleri açık hayal kuruyorlardı.
Eğer gece yukarıdaki
yıldızlara bakarsanız...
bir gözleri açık uyuyan fillerin
ışıldayan gözlerini görürsünüz.
En iyisi bizi izlemeye devam edin.
Evim yandığından beri
ayı daha net görüyorum.
İçime düşen tüm cennetlere bakıyorum.
Ellerimle tuttuğum cennetler gördüm,
fakat bıraktım.
Tutamadığım sözler gördüm.
Azaltamadığım acılar...
İyileştiremediğim yaralar...
Dökemediğim gözyaşları...
Kederlenemediğim ölümler gördüm.
Karşılık veremediğim dualar...
Açmadığım kapılar...
Kapatmadığım kapılar...
ve yaşamadığım hayaller...
Kabul edemediğim,
bana sunulanların hepsini gördüm.
Arzu ettiğim,
fakat asla almadığım mektuplar gördüm.
Olabileceklerin tümünü gördüm,
fakat asla olmayacak...
Hortumunu yukarı kaldırmış bir fil
yıldızlara bir mektuptur.
Balinanın suda sıçraması
denizin dibinden bir mektuptur.
Bu imgeler hayallerime bir mektuptur.
Bu mektuplar sana olan mektuplarımdır.
Kalbim pencereleri yıllardır açılmamış
eski bir ev gibidir.
Fakat şimdi pencerelerin
açıldığını duyuyorum.
Turnaların Himalayaların
eriyen karlarının üstünde...
yüzdüğünü hatırlıyorum.
Deniz ayısının kuyruğunda uyumak...
Sakallı fokların şarkısı...
Zebranın havlaması...
Kumun çıtırdamaları...
Karakulakların kulakları...
Fillerin egemenliği...
Balinaların suda sıçraması...
ve boğa antilopunun silueti...
meerkat'in ayak parmağının
kıvrımını hatırlıyorum.
Gange nehrinde yüzmek...
Nil'de gemi yolculuğu...
Hatshepsut kolidorlarında dolaşmayı ve
birçok kadının yüzünü hatırlıyorum.
Sonsuz denizler ve binlerce mil nehirler...
Babalar ile çocuklar hatırlıyorum...
ve tadı...hatırlıyorum...
ve şeftalinin kabuğunu soymayı...
Herşeyi hatırlıyorum.
Fakat geride bırakılanları
hiç hatırlamıyorum.
rüyalarını hatırla...
hatırla...
Savanna fillerini daha uzun izledikçe,
daha fazla dinledikçe,
daha fazla açtıkça,...
bana kim olduğumu hatırlatıyorlar.
Koruyucu filler, doğa orkestrasının
tüm müzisyenleri ile birlikte...
çalışma isteğimi duyabilir mi?
Filin gözlerinden görmek istiyorum.
Adımları olmayan dansa katılmak istiyorum.
Dansın kendisi olmak istiyorum.
Eğer daha yakına gelir veya
daha uzağa gidersen söyleyemem.
Yüzüne baktığımda bulduğum
huzuru özlüyorum.
Eğer şimdi yüzün bana dönerse,
kaybolduğunu sandığım yüzü
tekrar bulmam belki daha kolay olur.
kendimin.
Tüy ateşe
ateş kana
kan kemiğe
kemik iliğe
ilik küllere
küller kara
Balinalar şarkı söylemiyor,
çünkü bir cevapları var.
Şarkı söylüyorlar,
çünkü bir şarkıları var.
Ne önemlidir,
sayfada yazılı olan değil,
Önemli olan,
gönülde ne yazılı olduğudur.
Haydi mektupları yak
ve küllerini kara ser.
Nehrin kenarında,
bahar geldiğinde ve kar eridiğinde
ve nehir yükseldiğinde kıyısına geri dön.
ve kapalı gözlerinle
mektuplarımı tekrar oku.
Bırak kelimeler ve imgeler vücudunu
dalgalar gibi yıkasın.
Ellerinle kulaklarını kapa
ve mektupları tekrar oku.
Cennet müziklerini dinle.
sayfa, sonraki sayfa, sonraki sayfa...
Kuşun yolundan uç.
Uç...
Uç...
Uç...

Gregory Colbert’in 2005 yapımı Belgesel Sunumu

Öne Çıkan Yayın

Bir Azizin ardından

Bastığı yeri bile incitmek istemeyen, çevresine ikram eden, insanların dertleriyle ilgilenen, hayvanları gözetip kollayan hal ehli,...