Tarih bize ne söyler


Geçen gün bir arkadaşımla konuşurken Osmanlı’nın Celali isyanlarındaki tavrı gündeme geldi.
İsyanın bastırılma şeklinin haklılığını savunan arkadaşım Cumhuriyetin ilk yıllarında meydana gelen Dersim isyanında devletin gösterdiği reaksiyonun da bu bağlamda haklı olduğunu söyledi.

Bunun üzerinde biraz düşündüm.


Güneş doğarken


Güneş, yüzyılda bir doğsaydı, hiç kimse bu manzarayı kaçırmayacak, Allah'ın mucizesi göklere hayat verirken, tüm yataklar boş kalacaktı.


Esham Sistemi


Sosyal ve iktisadi problemlere çare yine toplumun, piyasanın içinden çıkıyor. İş içinde eğitim gibi problemin kendisinin çözümü dayatması ortaya oldukça güzel sonuçlar çıkarıyor.

Benim ilk defa duyduğum Esham Sistemi böyle bir şey. Masa başında oluşturulan teoriden sahaya uygulanan bir sistem değil, sahadan çıkıp çerçevesi oluşturulan bir sistem.

İlgimi çekti. Kısa bir araştırma yaptım.


Araştırmacılar için


Kişinin öncelikle hangi konuyu çalışacaksa o mevzuya iştiyakı, merakı olması gerekir. Merak ilmin başıdır.  Bununla birlikte bütün sosyal bilimler araştırmacılarının ister iktisat isterse edebiyat olsun teknik anlamda Osmanlıcayı eski harflerle okumayı ve yazmayı öğrenmesi gerekir. Sonra Osmanlı Türkçesini öğrenmek, o dilde yazılmış yazıları okumak gerekir. Çünkü bugünü anlamak için geçmişin izini sürmek gerekir. 

Osmanlı Türkçesi bugünkü Türkçeden çok daha zengindir. Bugün bizim kullandığımız Türkçe on bin kelimeden oluşuyor. Osmanlılar ise daha geçen yüzyılın sonlarında yüz bin kelime kullanıyorlardı. 


Güneş




Sanki Güneş'in başka yapacak bir işi yokmuş gibi bir salkım koruğu, bir salkım üzüm haline getirmek için aylarca uğraşır, der Galileo.

"Ol" deyince, emir büyük yerden olunca toplu iğnenin başındaki atomlar dahi harekete geçer. Güneş bir anne şefkatiyle karıncayı ısıtır. Baharda tohumları filizlendirir.


Dünyayı düşlemek

image

Arjantinli edebiyatçı Jorge Luis Borges, içinde yaşadığımız bu Dünyanın ve bu Dünya üzerindeki yaratılmışların tümünün, sadece bir hayalden ibaret olduğunu belirterek sözünü şöyle bağlar: “Bizler dünyayı düşlemekteyiz”

Dünyayı düşlemek. Yani Dünyanın bir hayal, bir vehim olduğunun bilincine vararak, kalın ve kesif bir uzay-zaman perdesi üzerinde oynaşıp duran gölgeli ve titrek şekillerin, bazen ağlayan bazen ağlatan, bazen de gülen ve güldüren traji-komik sahnelerin yanılsamalarıdır. Dünyayı düşlemek.

Güçlüler

image

Güçlünün de güçsüzün de bir dili vardır. İnsan güçlendikçe kelimeleri kısalır, izah yeteneği azalır, kibarlık eklerinden, rica kiplerinden kurtulur. Durum öyle bir yere kadar gelir ki padişah bir alkışla konuşmaya başlar.

Kesret

Derya gibi emvace takıl, eyleme nefret
Kesrette müşahid olasın ta o Cemali

Seyyid Ahmed Hüsameddin Hz.

Mutlak

Mutlaktan gayrı ne varsa o senin hayalinin eseridir.
Tıpkı hızla döndükçe daire gibi görünen tek bir nokta gibi

Mahmud Şebüsteri

Varlık

Varlıklar dalgalar halinde kabarıp duran bir denizdir
Avamın bildiği ise dalgalardan başkası değil
Denizin derinliklerine bak, nasıl sonsuz sayıda dalga belirir
Denizin yüzeyinde, deniz hep dalgalar içinde gizlidir.

Molla Cami


Herkes gider millet kalır


Lozan Antlaşması, aziz milletimizi bir kafesin içine, yani Anadolu'ya hapsetmiştir. Kafes kuşlarına biraz merakı olanlar bilirler. Kuşu kafesten çıkarıp bıraktığınız vakit, tekrar kafesine girmeye çalışır. Çünkü ona göre, en güvenli yer orasıdır. Yahut öyle alışmıştır, inanmıştır. Uçmaya, biraz ilerilere gitmeye korkar. Bizler de, ülke olarak, uzun süre böyle kaldık.

Doksan yıllık cumhuriyet tarihimize bir bakalım. Kıbrıs hadisesi hariç, elimizde ne var? 'Bize ne Suriye'den, Filistin'den, Mısır'dan' diyen çok lider çıkmıştır da, 'bana ne Amerika'dan' diyen kaç lider çıkmıştır?

Başbakan Erdoğan, kaç zamandır, üstelik ısrarla, 'en az üç çocuk' diyor. Dr. Halim Hilmi Yüksel, 1966 yılında, doğum kontrolünün halkımıza tavsiye edilmeye başlanmasına, şu cümlelerle karşılık vermiş: 'Türk neslini anne karnında söndürmek istiyorlar. Türk nesli 36 milyonla ayakta duramaz. Hedefimiz 100 milyon olmalıdır.' (Allah Vardır, Yağmur Yayınları, 1971, sayfa 202.) Şimdi bunda bile milliyetçilik arayanlar olacaktır, olsun.

Toparlayalım. Anadolu'da yaşamanın şartları vardır. Bunu herkes bilmeyebilir, anlamayabilir. Bu topraklarda ilk devleti Hititler kurmuştur. Malum kişilerin aklıyla soracak olursak; onların Suriye'de, Mısır'da ne işi vardı? Biz de diyelim ki, aramızda yaklaşık dokuz bin kilometre mesafe olan Japonya, Lozan görüşmelerinde ne arıyordu? Niçin taraflardan biri olmuştu? On bin küsur kilometre öteden gelen Amerika Birleşik Devletleri'ni 'söylemiyorum' bile. Buna karşılık, Suriye ile Türkiye, Irak ile Türkiye, bitişik nizamdır, yan yana iki dairedir.

İbrahim Tenekeci

Şam ateşi


Günümüzde kanayan bir yara var. Hatta kangren haline dönüşen yara, Suriye.  Bir devlet, halkıyla kaim olması gereken bir organizasyon, kendi halkını hunharca katlediyor. Evlerini başlarına yıkıyor. Bebekleri anne karnında deşiyor. Kadınlara toplu ve sistematik tecavüz ediyor. Daha baharına ermemiş gençleri ortadan kaldırıyor.  

Moğollar, Haçlılar, Amerikalılar katletti, katlediyor. Kendi halkını mı. Hayır. Suriye'deki Baas iktidarı kendi halkını katlediyor. 

Baltalimanı köşkü

 Baltalimanı Köşkünde oda kapılarının üstünde yer alan sözler: 


Köle kanaat ettiği sürece hürdür.




Hür aç gözlü olduğu sürece köledir




Kanaat et, sakın aç gözlü olma




Çünkü aç gözlülük kadar onur kırıcı bir şey yoktur.




(twitter hesabımdan)



Balıkçı amca

Balıkçı amca ve ısrarlı takipçisi...



(twitter hesabımdan)

İstanbul panoraması


Gecenin buğusu hala üzerinde şehrin. Yavuz Sultan Selim Camii terasından İstanbul panoraması. Maslak Gökdelenler.


Galata kulesi, Pera Beyoğlu...



Sağ tarafta en uçta parlayan ışığıyla Ayasofya...


(twitter hesabımdan)

Browser çalışma mantığı




Eğer birisine web browserin çalışma mantığını açıklamak istersen karikatürdeki yolu takip edebilirsiniz.

Resimde kullanıcı kral olarak çizilmiş. Kral internet tarayıcısına bir web sitesini getirmesini emrediyor. Browser firewall yani güvenlik duvarını geçip dns server ile görüşüyor. Dns server onu hosting sunucusuna yönlendiriyor. Ve mutlu son. Browser siteyi buluyor, kralın ayağına kadar getiriyor.

Geçmişten bugüne "el"in tarihi

Gaflet



Bir arkadaşımızın cenazesindeydik. Namazda hep şunu düşündüm. Gaflet nasıl bir şey. Cenazeyi kaldıran hocadan yakınlarına kadar ölüme ne çabuk alışıyoruz.
Okuldayken hocamız şöyle derdi: İyi ki unutmak var. Yerinde söylenmiş, yerinde kullanılması gereken bir söz. Aksi halde insan ahiret mahrumu olabilir.
Bir teneffüs diye düşünebiliriz gafleti yani unutmayı.

Böcekler


Geçen sene istanbul'da bir Çin lokantasının açılışına davetliydik. Çorbayla başlayan serüven tatlı soslu tavuk, kızartılmış muz ve adını bilemediğim mantar diye yemeye koyulduğum menüyle devam etti. Yemeği bitirdikten sonra arkadaşım "O yediğin neydi biliyor musun?" diye sordu. "Hayır, ama mantara benziyor" dedim. "Ahtapot zarını afiyetle midene gönderdin" dedi. Ahtapot ismi duyunca yüzümü ter bastı, midem burkuldu. Masadan kalktım, kendimi dışarı zor attım. Halbuki ahtapot böceklerle kıyaslanmayacak derecede temizdir ve fazla mide bulandırıcı da değildir. Böcek yemediğime şükrettim.

Öne Çıkan Yayın

Bir Azizin ardından

Bastığı yeri bile incitmek istemeyen, çevresine ikram eden, insanların dertleriyle ilgilenen, hayvanları gözetip kollayan hal ehli,...