Ve yolda bir mesaj


VE YOLDA BİR MESAJ

Bir gün geleceğim ve bir mesaj getireceğim,
Nur dökeceğim damarlara.
Ve “Ey sepetleri rüya dolu olan sizler!
Elma getirdim; güneşin kızıl elmasını.” diye haykıracağım.

Geleceğim; bir yasemin çiçeği vereceğim dilenciye.
Cüzamlı güzel kadına bir küpe daha armağan edeceğim.
“Ne seyredilesi bir bahçe!” diyeceğim görmeyen insana.
Seyyar satıcı olacağım; sokakları dolaşacağım;
“Şebnem var, şebnem, şebnem!” diye bağıracağım.
“Gerçekten de karanlık bir gece!” diyecek, yoldan geçen biri.
Bir Samanyolu bağışlayacağım ona.
Ayaksız bir kızcağız var köprüde;
Büyükayı'yı asacağım onun boynuna.
Ne kadar küfür varsa, toplayacağım dudaklardan.
Ne kadar duvar varsa, yıkacağım temelinden.
“Yükü tebessüm olan bir kervan geldi.” diyeceğim haydutlara.
Bulutları parçalayacağım.
Düğümleyeceğim gözleri güneşle, gönülleri aşkla, gölgeleri suyla, dalları rüzgârla.
Ve cırcır böceklerinin sesiyle bağlayacağım çocuğun düşünü.
Uçurtmalar salacağım havaya.
Sulayacağım saksıları.

Geleceğim, okşayışın yeşil otunu dökeceğim; atların, ineklerin önüne.
Şebnem kovasını getireceğim, susuz kısrağa.
Ve kovacağım yoldaki yaşlı eşeğin üstünden sinekleri.

Geleceğim, her duvarın üzerine bir karanfil dikeceğim;
Her pencerenin dibinde bir şiir okuyacağım.
Bir çam vereceğim her kargaya.
“Ne kadar da muhteşemdir kurbağa!” diyeceğim yılana.
Barıştıracağım,
Tanıştıracağım,
Yürüyeceğim,
Nur içeceğim,
Seveceğim.

Sohrab Sepehri
(1928-1980)

Efsun


Gözyaşları işte sana sunduğum
Bir nihavend bir ağıt girdabında
Halka halka sana uçurduğum
Yusufcuk düşleri göl kenarında

Göl büyüsü bu yanıbaşımda
Efsunlu kase sana sunduğum
Sihirler bezeli kalp atışımda
Sesim soluğum işte varlığım

Abdullah Kargılı
Aralık 2008

Göçmen



Bir gün göçüp giderken
Kervanlara haber sal
Güvercin uçur peşimden
Her şey bitti derken
Neler geçer içimden

Kalbimden akan sen

En derinden nehirler
Bulut dolu hayaller
Sevgiler ve hasretler
Ruha doğru filizler
Umut ile beklersen


Abdullah Kargılı
Ağustos 2008

Bilinmeyen Süleymaniye


Süleymaniye Camii hayatımda önemli yeri olan bir mekan. Okuduğum fakülte, caminin hemen yanında olduğundan arkadaşlarla ders aralarında gelir, bahçesinden boğazı seyreder, ağaçların serin gölgesinde oturur, huzur içinde ibadetimizi yapardık. Bu arada gözümüze takılan, caminin ihtişamına gölge düşüren yerler görürdük. Mesela sağ öndeki minarenin külahı yana doğru eğilmişti, duvarlar kirden kararmıştı, caminin mimarisine uygun olmayan eklentiler yapılmıştı, türbenin önündeki toprak alan ve deniz tarafındaki avlusu bakımsızdı, tarihi kapılarına hırsız girmesin diye çelik levhalar çakılmıştı. Şu anda restorasyonda olan caminin işte bu gibi sorunlarının giderileceğini aslına uygun şekilde tamir göreceğini öğrenmiş oldum. Camiyi dolaşırken gözüme çarpan birkaç husus oldu.


Halılar kaldırıldığı için zemin çıplak kalmış. Her taraf ahşap döşeme. 12 sene evvel mermerin üzerine yapılan bu döşeme akustiği bozmuş. Çünkü ahşap sesi emiyor, karşı tarafa iletmiyor.


Taç kapıdan girdikten sonra 10 metre ileride ufak bir kapak bulunuyor. Bu kapağı kaldırdığımızda caminin temelini havalandıran, yazın serin kışın sıcak tutan bir sistemle karşılaşıyoruz. İnsan boyunu aşan geçitlerin yer aldığı bu sistemi inceleyen bilim adamları 7 büyük deprem geçirmiş camide bir taşın bile yerinden oynamadığını hayretle görmüşler.



Kanuni Süleyman ve II. Selim zamanında toplam 28 yıl şeyhülislam olarak görev yapan Ebussuud Efendi’nin fetva makamı olarak kullandığı köşkü de kıblenin solundaki avlunun en ucunda yer alıyor.


Kanuni Sultan Süleyman’ın türbesinin çevresini dolaşırken türbedar evinin hemen arkasında, üzerinde ufak bir çocuk kabrinin yer aldığı, mezarın taşlarındaki süslemeden kadına ait olduğu anlaşılan bir kabir gözüme çarpıyor. Kitabesinde bu kişinin Ali Rıza Paşa’nın gelini olduğu yazıyor.

Fiziki kader



"...O'nun katında her şey bir ölçü (miktar) iledir" (er-Ra'd 13/8).

"...Her şeyi yaratıp ona bir nizam veren ve mukadderatını tayin eden Allah, yüceler yücesidir" (el-Furkan 25/2).

"De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez..." (et-Tevbe 9/51).

Kader ilahi sır. Ayetlerde Allah’ın bildirdiği üzere iman ettiğimiz, hala üzerinde tartışmaların bitmediği önemli bir konu. Tarihte mutezile, cebriye, kaderiye gibi çeşitli mezheplerin kader noktasında yaptıkları önemli tartışmalar kitaplarda yer almakta. Gelin kaderle ilgili şu habere bir göz atalım. Ama ihtiyatı elden bırakmadan:

Atom parçacığının yönünü ve hızını 43 saniye önceden gören bir geliştiren Hollandalı fizikçi, kaderin varlığını bilimsel olarak ispatladığını savunarak bilim dünyasını sarstı.

Restoranda yemeğinizi bitirdikten sonra genelde bir garson yanınıza gelir ve “Tatlı veya çay alır mısınız?” diye sorar. Bir süre düşündükten sonra kararınızı verirsiniz. Diyelim ki böyle bir durumda çay içmeyi seçtiniz. Bunu özgür iradenizle mi yaptınız ya da zaten kaderinizde o çayı içeceğiniz yazıyor muydu?

İşte bu ve benzeri sorular, modern insanın varoluşundan bu yana gündeme geliyor. Din adamları, siyaset bilimciler ve davranış uzmanları; yüzyıllardır “insanın davranışlarını kader mi yoksa, özgür iradenin mi belirlediğini” tartışıyor. Semavi dinler elbette kader kavramının varlığına işaret edip evrendeki tüm varlıkların kontrolünün Tanrı’ya ait olduğunu vurguluyor. Bilim dünyası ise somut olarak ispatlanamadığı için kadere şüpheyle yaklaşıyor.

Karşıtlarının teorisini çürüttü

Örneğin 1926′da kuantum fizikçisi Werner Heisenberg belirsizlik ilkesini ortaya atarak, “Evrendeki bir atomun yerini ve hareketliliğini aynı anda bilmek imkansızdır” dedi. Bu özetle şu anlama geliyordu; “Eğer aynı anda bir atomun konumu ve hareketleri ölçülemiyorsa, bu atomun gelecekte nerede olacağı ve nasıl hareket edeceği bilinemez.” Yani Heisenberg’e göre atomlardan oluşan kainattaki nesnelerin hareketleri önceden belli değilse, o zaman kader kavramı da bilimsel verilerle açıklanamaz. Ancak Nobel ödüllü Gerard Hooft’un geçtiğimiz günlerde sonuçlandırdığı 10 yıllık araştırma, kader kavramına karşı çıkan bilim adamlarının dayanak gösterdiği teoriyi çürüttü.

Bilim dünyası yankılandı

New Scientist dergisine kapak olan araştırma kapsamında Professor Gerard t Hooft, “Bir parçacığın nerede ve ne hızla hareket ettiğini” aynı anda tespit etme olanağı sağlayan bir geliştirdi. Hooft, bir atomun 43 saniye sonra nasıl hareket edeceğini önceden bilme kapasitesine ulaştı.

Çikolatayı yiyeceğiniz önceden belli

Araştırma bilim dünyasında büyük yankı uyandırdı. New Scientist tarafından dünyanın en iyi matematikçileri arasında gösterilen John Conway ile Simon Kochen, araştırmayı “özgür irade” kavramının ölümü olarak yorumladı. Princeton Üniversitesi’nde görev yapan Conway şöyle konuştu: “Eğer Hooft gibi bir insan atomun konumu ve hareketini aynı anda tespit edebiliyorsa, üstün bir zekaya sahip olan bir varlık evrendeki tüm parçacıkların etkileşimini takip edebilir. Bir başka deyişle özgür irademizle yaptığımız seçimlerin belirsizliğinin ardında belirleyici bir düzen vardır.”

Kochen konuyu daha basit terimlerle anlatarak, “Önünüze bir dilim çikolatalı, bir dilim çilekli kek getirildiğini düşünün. Çikolatalı keki yemeye başladığınızda, bunun kendi seçiminiz olduğunu düşünüyorsunuz. Oysa ki çikolatalıyı yiyeceğiniz zaten belliydi. Biz özgür olduğumuz düşünüyoruz. Eğer Hooft’un i hatalı değilse özgürlüğümüz sınırlı bir ilüzyondan ibaret olabilir” dedi.

Princeton Üniversitesi’nin felsefe uzmanı Hans Halvorson ise “Ne olursa olsun, kader ve özgür iradeyi sadece fizikle açıklamaya kalkmak doğru olmayabilir. Özgür irade konusunda fiziğin de cevap veremeyeceği sorular var” diyerek konunun zamana bırakılması gerektiğine işaret etti.

Halil İnalcık


Prof. Dr. Halil İnalcık hocayı bir mekanda misafirimiz olarak ağırlama fırsatım oldu. 90’ı aşmış yaşından beklenmeyen zihni intikal hızına sahip olduğunu fark ettim. Tarihten, edebiyattan söz açıldı. Fatih Sultan Mehmet dönemine ait bir tahrir defteri bulduğunu söyledi. Bu tahrirde fetihden önce Bizans’ın sanılanın aksine ufak bir kasaba hüviyetinde olduğunu anlatan veriler bulunduğunu, Fatih’in sonradan Rumeli ve Anadoludan aileleri getirterek şehri büyüttüğünü anlattı. Zaten Fatih’in amacı İstanbul’u şehir kültürü oluşmuş bir metropol ve medeniyet merkezi haline getirmekti.
İlk başta Fatih Sultan Mehmet insanları bulundukları yerleri değiştirip buraya getirmek için biraz zorlansa da ( İnsanlara evini, barkını bırakıp bilmediği diyarları mesken tutmak zor geldiği için Fatih’in ilk davetine uyarak Anadolu’dan İstanbul’a yerleşen aile olmamış. Daha sonra Fatih, zorla Rumeli’den Yahudileri Balat’a ve Anadolu’dan Müslüman aileleri sonradan Top Yıkığı mahallesi olarak anılan yere getirtmiş. Yaklaşık 5000 aile. Getirilen yerlere nisbetle semt isimleri oluşmuş: Çarşamba, Aksaray gibi.) sonraları bu şehir insanların gelmek için can attıkları yer olmuş. Hoca işte bu tahrir defterinde geçen mekanları teyid için Fatih’e gelmiş. Balat’tan başlayarak Topkapı’ya kadar sur diplerinde ki semtleri ve adı geçen mekanları dolaşmak niyetindeydi. Hocanın konuyla ilgili kitabı yakında İş Bankası yayınlarından çıkacak


Halil İnalcık kimdir?

7 Eylül 1916'da İngilizlerin Haydarpaşa Garı'nı bombaladığı gün İstanbul Kızıltoprak'da doğdu. Dedesi Kırım'daki Bahçesaray Han Camii müezini Halil Edendi, babası ise 1905 yılında, 25 yaşındayken Kırım'ı terkederek İstanbul Kızıltıoprak'da bir bakkaliyede çalışmaya başlayan Seyit Osman Nuri Efendi'dir.

Saraçhane yokuşundaki Numune-i İrfan Mektebine ardından Ankara Gazi İlkokulu'nda okur. Dördünce sınıfı okurken harf devrimi olur. Ailevi nedenlerle sürekli okul değiştirmek zorunda kalır Sivas Öğretmen Okulu'nda başladığı lise eğitimini Balıkesir Muallim Mektebi'nde tamamlar. 1935 yılında Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Yeni Çağ Tarihi bölümünde yükseköğrenimine başladı. 1942 yılında "Tanzimat ve Bulgar Meselesi" adlı doktora tezini verdi. Uzun yıllar aynı Fakültede Osmanlı ve Avrupa tarihi üzerine dersler verdikten sonra 1972 yılında Chicago Üniversitesi Tarih Bölümü'ne "Osmanlı Tarihi Üniversite Profesörü" olarak davet edildi.

1973 yılında meşhur kitabı "The Ottoman Empire The Classical Age 1300-1600" yayımlandı. Yurtiçi ve dışında çeşitli üniversitelerden fahri doktora payeleri aldı. 1993 yılında Bilkent Üniversitesi'ne davet edildi ve burada Tarih bölümünü kurdu. Yazdığı makale ve kitaplarla Osmanlı İmparatorluğu tarihi üzerinde tartışılmaz bir otorite haline gelen Prof. Dr. Halil İnalcık halen Bilkent Üniversitesi Osmanlı Tarihi Bölümü'nde yüksek lisans ve doktora ögrencilerine seminer dersi vermektedir.



-kit'a-

dehr-i fânîden nice cân nice cânânlar geçer
bezm-i işretten aceb mestâne yârânlar geçer
bir nefesdir cânımız yâr leblerinde ber-karâr
hey, bu fânûs-i safâ bir gün söner cânlar geçer

bilkent, 1999

Uyuşturucu tedavisi


Namazını orucunu kaçırmayan, Türkiye ölçeğinde dini yaşantısı olan, taksi şöförlüğü yapan birisiymiş. Evli ve iki çocuk babası 38 yaşlarındaki bu vatandaş kardeşiyle beraber geldi. Solgun yüzü, bedenini bile taşıyamayacak derecedeki halsizliği ilk göze çarpan unsurlar. Kardeşi konuyu açıyor. Abisinin uyuşturucu kullandığından bahsediyor.
2,5 yıldan beri kokain mübtelasına yakalanmış. Çevresine, eşine, dostuna maddi manevi zarar veriyor. Önceden dindarmış, evine zamanında geliyor, ailesine zaman ayırıyor, başkalarına yardım ediyor, işini seviyor, iyi de para kazanıyormuş. Fakat uyuşturucunun pençesine düştükten sonra her şey tersine dönmüş. Eşi 1 hafta önce babasının evine dönmüş. Uyuşturucu kullanmaya devam ederse bir daha gelmem diyormuş. Abisi bırakmak istiyor uyuşturucuyu. Beni bir yere bağlayın. Zorla bırakayım bu mereti diyor.
Kardeşi çeşitli hastaneleri dolaşmış tedavi ettirmek için. Ücretleri yüksek olduğu için abisini hiçbir hastaneye yatıramamış abisini. Bakırköy AMATEM para istememiş. O da 2 ay sonraya muayene günü vermiş. Bize geldiklerinde birkaç resmi, üniversite ve özel hastanelerle görüştük. Olumlu bir sonuç çıkmadı. Her görüştüğümüz kurum sosyal güvence soruyor.
Biz de hemen yeşil kart başvurusunu başlattık. Yeşil kart süreci uzun olduğu ve hastanın tedaviye bir an önce alınması gerektiği için şöyle bir yola başvurduk:

Kaymakamlığa dilekçe verdiler.
Dilekçede evde uyuşturucu bağımlısı olduğu, çevreye zarar verdiği, bir an önce tedavi edilmesi gerektiği belirtildi.
Kaymakamlık yazı işleri dilekçeyi ilçe sağlık grup başkanlığına gönderdi.
İlçe Sağlık grup başkanlığı evrakı ilçe belediye sağlık işlerine gönderdi.
Belediye sağlık işleri müdürlüğü emniyetten destek isteyerek bir doktor ve ambulansla hastayı evinden alıp AMATEM’ e acile yatırdı.

Kadın iradesi


Bir arkadaşımla sohbet ederken konu kadın idaresinden açıldı. Kadın nasıl yönetilir. İradesinin idaresi nasıl mümkün olur gibi sorular çevresinde dolaşırken arkadaşım şunu söyledi:
- Kadınlar çocuk gibidir. Kimi hallerini ciddiye alın kimi durumlara da gülüp geçin. Eğer her davranışını, sözünü ciddiye alırsanız kendinizi yıpratmış olursunuz.
O sırada zihnime sevgili peygamberimizin “Kadınlarınız sizin eğe kemiğinizden yaratılmıştır. Düzeltmeye kalkarsanız onu kırarsınız ” mealindeki hadisi geldi.

Hadisten de anlaşılacağı üzere kadını bir yoldaş aynı yolun yolcusu bir yol arkadaşı olarak görmek gerekiyor. Gereksiz yere onu zorlamak erkeğin kendisini zorlaması anlamına gelir. Burada kadının hassas olduğu konularda, ehil olduğu yerlerde hakkını vermek söz konusu. Aslında kadın iradesi, hayali erkekten daha özgürdür. Uçsuz bucaksız denizlerde yelkenlerini açmış bir gemi gibidir.

Hayal genişliğinin vermiş olduğu serbestlikle gemi yalpalar durur. Varacağı yeri bilemediği için son noktaya ulaşamayabilir.

Denizin o mavi derin sularının cezb ediciliğine kanar. Bir erkekteki eksiklik de işte budur. Hayal gücüdür, serbest iradedir. Erkek hasretini çektiği olmak isteyip de bulamadığı özellikleri kadında bulur. Kadın da eksikliğini erkekte görür. İki ırmak birleşir ve ummana dökülür. Döküldüğü yerde ise muhteşem büyük ve verimli Mezopotamya ovası oluşur.

Abdullah Kargılı

Hafızlık bayramı


Hafızlık bittiğinde heyecanlı bir bekleyiş kaplar talebeleri. Hafızlığını bitiren döner, pilav üstü kavurma, baklava gibi yiyecekler getirir, sınıfa ziyafet çeker. Hafızlığa devam edenler onları gıpta ile seyreder, kendilerini onların yerine koyarlar.



Heyecan devam eder. İmtihan zamanı gelir. Kimin ezberi kuvvetli, kimin zayıf ortaya çıkar. Ardından merasim için hazırlıklar başlar. Okunacak sureler, ayetler belirlenir. Hangi sırayla kimler okuyacak ortaya çıkar. Denemeler yapılır. Üzerine özenle sarık sarılmış fesler depodan çıkarılır. Sırmalı cüppeler sırta geçirilir. Hocanın karşısında provalar yapılır. Beklenen gün gelir çatar. Merasim için her şey hazırdır.

Öne Çıkan Yayın

Bir Azizin ardından

Bastığı yeri bile incitmek istemeyen, çevresine ikram eden, insanların dertleriyle ilgilenen, hayvanları gözetip kollayan hal ehli,...